DİYARBAKIR
1) Ulu Cami
Roma Dönemi’ne ait olan İslamdaki beşinci Harem-i Şerif olan Ulu Cami, Hz. Ömer zamanında Diyarbakır ilindeki Müslüman Araplar tarafından şehrin göbeğindeki en büyük Hristiyan kilisesi olan Mar-Tama kilisesi, M.S 639 yılında camiye dönüştürülmüştür. Büyük Selçuklu Sultanı olan Melikşah, 1091 tarihinde restore ettirilmiştir. Bunun üzerine 1115 senesinde olan deprem ve çıkan yangının ardından büyük hasar alan cami yine 1240 senesinde halkın desteği ile yeniden onarılmıştır.
Kara taşlar kullanılarak inşa edilen caminin avlusunda bulunan şadırvanları ve farklı dönemlere ait; Selçuklu, Artuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemlerine ait yirmi adet kitabe taşıdığı önem itibariyle oldukça mühimdir. Anadolu’daki en eski cami olma özelliğine sahip olan Ulu Cami, etrafında bulunan iki medrese ile anıtsal bir yapı olarak ilgi çekiyor. 705-715 yılları arasında yapılan cami yapısı itibariyle Şam’da yer alan Ümmiye ve Emevi camilerine benziyor. Ayrıca caminin içerisinde sibernetiğin babası olarak görülen El Cezeri’nin yapmış olduğu güneş saati bulunmaktadır. Aynı zamanda, Hani Dağı’nın yamaçlarında kaynayarak büyük bir havuz oluşturan bu caminin altında su kaynağı da bulunuyor.
2) Hevsel Bahçeleri
Bölgede yaşamış olan tüm medeniyetlerin etkin ve kültüre ihtiyaçlarına karşılık özgünleştirilerek meydana getirilen bölgede, varlığını hala korumaktadır. Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı, surlar ve bahçeler olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor olup yedi bin yıldır varlığını koruyan Diyarbakır Kalesi bahçeleriyle birlikte dünya tarihi adına önemli bir miras olma özelliğini taşımaktadır. Bahçe kültürünün oldukça mühim olduğu Diyarbakır, sivil bahçe olarak kendine has bir değer olarak yıllar boyunca halkın kullanımına açık olmuştur. Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri, 2015 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmeye hak kazanmıştır.
Dicle Üniversitesi’nin kampüsüyle birleşen bu bahçesinde eski zamanlarda çoğunluklu olarak ekilen; karpuz, soğan, roka, marul, şeftali, kaysı, elma, erik, armutun meşhur iriliğinin sebebinin ise güvercin gübresine borçlu olduğu bilinmektedir. Nehirdeki suyun çekilmesiyle birlikte oluşan bahçe 700 hektarlık bir alanı kapsıyor olup zamanla; Hosel, Hevsel ve Esfel isimlerini almıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi olan bahçe tam bir kuş cennetidir. 180’den fazla kuş çeşidinin yanında susamuru, tilki, sansar, sincap ve kirpi gibi pek çok hayvanında barınağıdır. Göçmen kuşlar tarafından da uğrak yer haline gelmiş olup hem dinlenme hem barınma hem de korunma yeri olarak kullanılırken buraya özgü; boz alameceklerle pembe göğüslü ötleğenler, yabani şahin, kızıl şahin, yılan kartalı,küçük kerkenez, gökçe delice, kukumav, kerkenez ve arı şahini gibi yırtıcı kuşlara da yılın hemen her mevsiminde rastlanmaktadır.
30’un üstünde medeniyetin her birinden farklı izler taşıyan bölge, yalnızca tarımsal amaçlı kullanımının dışında aynı zamanda geleneksel ve tarihi olarak da ayrı bir öneme sahiptir. Dicle Nehri kıyısındaki bazalt platonun kıyısında bulunan geniş düzlükte yer alıyor. Kent ilk olarak iç kale ve dış kaleden oluşan oluşuyor olup, Arap ve Türk Dönemlerinde genişletilerek onarılmıştır.
5 kilometre uzunluğundaki kalenin pek çok sayıda kulesi bulunuyor. Kentin temelini oluşturan iç kaledeki küçük çaptaki kale, M.Ö 3700-3500 yılları arasında yaşamış olan Hurri-Mitaniler tarafından inşa edilmiştir. Surlar ise Roma İmparatoru II. Constantius’un M.S. 349 yılında onarılmıştır. İçkale 1524-1526 yılları arasında Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrardan yapılmıştır. Sonrasında yapılmış olan eklentiler ile şimdiki haline kavuşmuştur.
3) Ziya Gökalp Müze Evi
1806 yılında bazalt taş kullanılarak yapılmış olan iki katlı yapı, 1876 yılında sosyolog yazar Ziya Gökalp’ın doğduğu evdir. Ziya Gökalp’in ailesi 1824 senesinde eve taşınmış, vefat ettikten sonra da Turizm Bakanlığı’nın isteği üzerine 1956 yılında ise müzeye çevrilmiştir. İçerisinde ünlü yazara ait eşya ve belgeler yer alan ev içe dönük şekilde inşa edilmiştir.İç avlunun çevresine evin tüm bölümleri yerleştirilmiş şekildedir. Diyarbakır evlerindeki havuzu eyvanın güzel örneğini görebilirsiniz. Her sene binlerce turisti ağırlayan müze, Diyarbakır’ın etnik evleri baz alınarak inşa edilmiştir. Haremlik Selamlık olarak iki bölümden meydana gelen ev, 2014’te gerçekleşen eylemler sırasında hasar görmüş, kütüphanesi ise yok olmuştur. 2016 senesinde ise onarılarak eski haline getirilmiştir. Müze içerisinde sergilenen eserler geçmişe ışık tutmaktadır.
4) Ahmet Arif Edebiyat Müzesi
Diyarbakırlı ünlü şair Ahmed Arif’e 2011 yılında ithaf edilen 120 yıllık konak, Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak faaliyet göstermektedir. Cahit Sıtkı Tarancı’nın hemen yanında bulunan müze, Diyarbakır evlerinin tüm özelliklerine sahip olmakla birlikte özüne uygun şekilde muhafaza edilerek günümüze dek ulaştırılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kamusallaştırılan müze, onarılarak Ahmed Arif adına verilmiştir. Şaire ait kişisel eşyaların, el yazısı şiirleri ve bu topraklarda yetişen tüm şairlerin fotoğrafları yer almaktadır. Kütüphane içerisinde fazlaca tarih, edebiyat ve daha nice alana ait kitaplar siz okuyucularına sunulmuştur.
5) Behram Paşa Konağı
Behram Paşa sokağının doğusunda bulunan konak, kültürel Diyarbakır ev mimari yapısına uygun olarak inşa edilmiştir. Bölgede yer alan en iyi sivil mimari örneklerinden biri olan Behram Paşa Konağı doğu ve güney olmak üzere iki kısıma ayrılarak iki katlı olacak şekilde yapılmıştır. Yapımında bazalt taşı kullanılmış olup bir avlu, avlunun etrafını çevreleyen eyvan ve odalardan oluşmaktadır.
6) Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi
Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğup büyüdüğü ev, 1733 senesinde yapılmış olup diğer tüm evlerde olduğu gibi kültürel ev yapısını koruyarak tüm özelliklerini taşımaktadır. Avlu etrafında sıralı şekilde dört kattan meydana gelen evin tamamı bazalt taşı kullanarak inşa edilmiştir. İklim şartlarına uygun olarak yazlık olarak kuzeyde, kışlık olarak güneyde, ilkbahar doğuda ve sonbaharda ise batıda kalınması üzerine bölümlendirilmiştir. Kuzey kısımda mutfak yer alırken güneyde ise hamam bulunuyor. İrili ufaklı 14 odadan, mutfaktan, kilerden ve tuvaletten oluşan evin en mühim yeri iki katlı olan yazlık kısmıdır. Buranın ikinci katında çift kemer açıklı eyvan ile büyük bir asıl oda yer al almaktadır. 1973 senesinde Kültür Bakanlığı tarafından Cahit Sıtkı Tarancı’nın ailesinden alınmış ve 1974 senesinde ise onarılarak Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Müzesi olarak siz ziyaretçilerine açılmıştır. İçerisinin bir kısmı etnografya müzesi olarak kullanılırken bir kısmı ise şaire ait kişisel eşyalar sergileniyor.
7) Gazi Köşk Şark Evi
Bir diğer ismi ile de Seman Köşkü olarak bilinen Gazi Köşk, 15. yüzyılda inşa ettirilmiş olup Akkoyunlu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Atatürk, Çanakkale Savaşı’ndan sonra 1916 yılında 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu cephesinde görevlendirilmiş ve Diyarbakır’a gelmiştir. Surlar dışındaki Semanoğlu Köşkü, konaklaması üzerine tahsil edilmiştir. Atatürk bu tarihten itibaren 1917 yılına dek burada kalmıştır.Diyarbakır Belediyesi almış olduğu kararla, Atatürk’ü fahri hemşehrileri olarak seçmiş olup 1937 yılında ise Cumhurbaşkanı olarak şehri ziyaret ettiği zaman halk arasında para toplanarak köşkün sahiplerinden satın alınmış ve kendisine hediye edilmiştir. Etrafında geniş ve bakımlı piknik alanları bulunan köşk, halkın piknik yapmak ve kafa dinlemek için tercih edilen bir yer haline gelmiştir.
Ev Diyarbakır evlerine göre onarılmış ve gaz ocağından fanusa, keçe yolluklardan eski halılara, kilimlerden yer minderlerine, odun sobasına kadar içerisindeki her bir malzeme özüne sadık kalarak yapılmıştır. Canlı müzik eşliğinde geleneksel eyvan gecelerinin düzenlendiği ve Diyarbakır halkının gelen misafirlerini götürdüğü misafir evidir. Kömür ateşinde demlenen semaver ve nargileyi keyif içinde tadımlayabileceğiniz nostalji mekanıdır.
8) İskender Paşa Konağı
İsmini bulunduğu mahalleden ve Diyarbakır’ın valisi alan İskender Paşa Konağı, 1551 senesinde inşa edilmiştir. Kanuni döneminde vali olan İskender Paşa, aynı sene içerisinde bir de cami yaptırmıştır. 500 senelik tarihi ile günümüzde sapa sağlam duran yapı, L şeklinde yapılmış olup haremlik selamlık olarak bölümlere ayrılmıştır. Sur içinde yer alan konağın geniş odaları 40 odası ve güzel bahçesiyle tüm turistlerin dikkatini çekmektedir. Tarihi dokusunu günümüzde hala koruyan konağın altında bir de kafe bulunuyor. Ziyaret ettiğiniz sırada geniş avlusunda kahvaltı yapabilir veya bir şeyler yudumlayarak yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
9) Cemil Paşa Konağı
Cemil Paşa Konağı 1887 yılında inşa edilmiş olup, Diyarbakır’ın sivil mimari örneklerinden bir tanesidir. Büyük avlusu ve etrafında konumlanan binalar ile haremlik ve selamlık olarak iki bölüme ayrılmaktadır. Göz dolduran mimarisi ile kireçtaşı ve kesme taş kullanılarak tarihi yerler arasına girmeyi başarmıştır. İki girişi olan konağın epeyce büyük olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca havuzlu bir bahçeyle bir de ahıra sahiptir. Odalar yazlık ve kışlık olarak mevsimlere ayrılmış olup, gelen ziyaretçilerine özel misafirhane ve diğer özel odalarıyla keyfinize keyif katıyor. 2014 senesinde onarım çalışmaları yapılmış olan konakta, tekstil, çömlek, cam, metal gibi birçok eşya incelenmek üzere Kent Müzesi olan bu konakta ziyaretçilerini bekliyor.
10) Diyarbakır Arkeoloji Müzesi
1934 yılında hizmete açılan Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, 1986 yılında yeni binasına taşınarak ziyaretçilerini burada ağırlamaya devam etmiştir. Bu taşınma sürecinde Ulu Cami’nin batısındaki Artuklu Hükümdarı el-Melikü’s-Sâlih Mahmud zamanında yaptırılmış olan Sincariye Medresesi’nde hizmet vermeye devam etmiştir. Müze içerisinde; Diyarbakır ve çevresinden elde edilen Hitit, Asur, Roma, Bizans, Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlılara ait eserlerin sergilendigi müzede, bölgede elde edilen Neolitik çağa ait eserler de sergilenmektedir. Müzedeki toplam eserlerin sayısı 11 bini geçmektedir. İslami eserlerin büyük çoğunluğunun yer aldığı Türk kültürüne ve yerel halkın günlük yaşamına ışık tutacak etnografik eşyaların bulunduğu müzede, pek çok araştırmacıya ilham olan yazma kitaplar, şer‘i sicil defterleri, mezar taşları, Artuklular’a ait zengin sikke koleksiyonları ve Selçuklu taş kabartmaları ile pişmiş toprak kapları oldukça önemlidir. Eseler arasında; ahşap kapılar, kapı tokmakları, sandalye ve sehpalar, halı ve kilimler, fildişi ve sedef işlemeli komodin, halı yastıklar, divan örtüleri ve çok zengin bir kumaş eşya koleksiyonu özellikle dikkat çekecek çeşitliliktedir.
11) Dengbej Evi
2007 yılında 28. dengbej olarak açılmış olan evde dengbej; Kürt tarihini, edebiyatını, kültürünü ve müziğini siz gelen ziyaretçilerine hikayeleştirerek anlatmaktadırlar. Sabah saat 09:00 akşam 17:00 saatlerinde 4-5 dengbej sürekli olarak stran ve kilam söylemektedirler. Beş bin yıllık geçmişe sahip olan tarihe ışık tutan Dengbej Evi, bir kültüre bir geleneğe dair bilgiler edinebileceğiniz bir yer. Önceden müziksiz olarak söylenen stranlar, son 60 yıldır müzikle birlikte söylenmeye başlanmıştır. Bir Kürt geleneği olan geleneksel ev; sadece bir şarkı veya hikaye anlatımından ibaret değil bir tarihin önemli anlatıcılarıdır. Halkın ozanı olarak adlandırılıyor olup, aynı dili konuşmasanız dahi atmosferin sıcaklığı ve ortamın nasıl olduğunu gözlemlemek için harika bir fırsat.
12) Park Orman
Diyarbakır’ın oksijen ihtiyacını karşılayan eski ismiyle Ayşe Nur Parkormanı olarak biliniyor olup, 2007 yılında halkın kullanımına sunulmuştur. Parkın içerisinde toplam 1553 tane 57 farklı tür ağaç, 11 bin tane farklı türden bodur ağaç ve çalı, 12 bin adet mevsimlik çiçek doğaya hayat veriyor. 900 metre uzunluğa sahip bir yürüyüş parkı, 250 metre uzunluğunda ıhlamur bulvarı, 160 metrelik Dişbudak yolu, 110 metrelik Tespih yolu ve 90 metre uzunluğa sahip Çınar Yolu yer alıyorOturabileceğiniz 272 tane bank, beş tane çocuk oyun parkı, dört koşu yolu ve onun üzerinde yer alan spor aletleri alanının yanı sıra bir tenis kortu, bir voleybol ve basketbolun oynanabileceği sahayla birlikte Cegerxwin Kültür Merkezi hizmete açık. 53 metrekarelik bir çim alanıyla doğanın size kucak açtığı bu harika dinlenme yerinde; Fırat ve Dicle kafeleriyle, kültür merkezinin içerisindeki tiyatro salonu ve kütüphanesiyle, ihtiyaca uygun olarak sanatsal kurslar veriliyor. Ayrıca teniz kortunda çeşitli turnuvalar düzenleniyor olup, her sabah hocayla birlikte sabah sporları yapılmakta.
13) Göletli Park
Merkez ilçede yer alan Gölet Park, mimari açıdan ilgi çekiyor olup yaz kış yoğundur. 2011 yılında yapılmaya başlanan 55 bin metrekarelik bir alanı kapsayan Göletli Park’ın 10 dönümü gölet olarak kullanılmakta. Diyarbakır’daki ilk su parkı olma özelliğini taşıyan park adanın üzerinde; üç adet kafe, büfe, yarımada şeklinde amfi tiyatro, yürüyüş parkurları ve oturma yerleri bulunuyor. Gölde bir deniz bisikletiyle kısa bir gezinti yapabilir ve yeşil alanlarda mola verebilirsiniz.
14) Koşuyolu Parkı
Diyarbakır Bağlar’da bulunan Koşuyolu Parkı, ismini önceden burada at koşturulup yarışlar yapıldığı için almıştır. Dönemin belediye başkanı Ahmet Bilgin tarafından yaptırılan parkın içerisinde; özel bir işletme tarafından işletilen kafe, çocuk oyun alanı bulunuyor. 12 Eylül 2006 yılında parkında dışındaki otobüs durağında patlayan bombayla 67 kişinin yaralanıp 10 kişinin hayatını kaybetmesi üzerine Yaşam Hakkı Anıtı yapılmıştır.
15) Rihan Parkı
Bağlar Belediyesi’nce yapılan park, Park Orman’ın karşısında yer alıyor olup içerisinde; kafeterya, oyun alanları, spor aletlerinin bulunduğu alan, iki adet oturma alanı ve çok sayıda bank yer alıyor
16) Anıt Park
Diyarbakır’daki en eski parklardan biri olan Anıt Park, şehirdeki en yoğun caddesi olan Ekinciler Caddesi’nde valilik binasının tam karşısında yer alıyor. Önceleri bakımsız ve iki aile çay bahçesiyle kaplı olan park Yenişehir Belediyesi’nin yapmış olduğu çalışmalar ile birlikte halka açılmış temiz haline dönüştürülmüştür.Park içinde; yürüş parkurları, oyun alanları yer alırken bir süs havuzu ile de süslenmiştir. Atatürk anıtı, parkın tam ortasında yer alıyor olup, özel gün ve haftalar burada kutlanmaktadır. Farklı çeşitte ağaç ve çiçeklerle süslü park için şehrin oksijen deposu da diyebiliriz.
17) Anzele Parkı
Diyarbakır’ın Anzele Suyu olarak bilinen kaynak suyu tekrardan ortaya çıkıyor. Diyarbakır’ın Sur ilçesi tarafından yapılarak 2014 senesinde hizmete açılan parkın asıl ismi Ayn-o Zelal olsa da kısa olarak buraya Anzele denmektedir. Ayn göz göze anlamı taşırken Zelal ise temiz ve berrak demektir. Anzele, geçmiş dönemde surların hemen dibinde bulunan dere yatağının içerisinde çamaşır yıkayan kadınlar ve burada yüzenler tarafından kullanılırken sonralarda üstü kapatılarak Diyarbakır itfaiyesi kurulmuştur. Anzele Parkı’nı eski haline çevirebilmek için belediyeler tarafından çalışmalar yapılmıştır.
18) Zülküf Dağı
Ergani halkınca kutsal olarak sayılan Zülküf Dağı, iki ayrı kısıma ayrılıyor. Bir tanesi Zülküf Peygamber’in makamı iken diğeri ise Meryem Ana Kilisesi’dir. Zülküf Peygamber’in naaşının Eğil’de olduğu ancak dağda makamı olduğu söylenmektedir. Halkın yoğun olarak ziyaret ettiği bölge çevre illerden gelenler tarafından da ziyaret edilmektedir. Bahar zamanlarında daha çok ziyaret edilen Zülküf Dağ’a gelirken genellikle yanlarında yiyecek götürerek burada gezilir, namazlar kılınarak dualar edilir. Kuran ve mevlitler okunarak dilekler dilenirken adak ve kurbanlarda kesilmektedir. Burada açan makam çiçeği yanızca buraya özgü olup, denilene göre Zülküf Peygamber’in terinin damladığı her yerde bu çiçek açmaktadır.
19) Hasuni Mağaraları
Silvan’na 7 kilometre uzaklıktaki Hasuni Mağaraları, Mezolitik dönemde yerleşim yeri olarak kullanılıyor olup Anadolu’daki en eski yerleşim mağarası olduğu biliniyor. Hristiyanlığın yayıldığı ilk zamanlardaki antik çağda ve orta çağ zamanındaki yerleşim noktalarından biridir. Mağara aralıklarındaki kayalıklar düzleştirilen yollar ile merdivenler, su arkları, kaya kiliseleri, sarnıçlar, dokuma atölyeleri gibi yerleşimin sosyal ve kültürel ihtiyacını karşılayacak yapıların yanı sıra Orta çağda yapılmış bir kilise de bulunmaktadır.
20) Birkleyn Mağaraları
Antik Dönem’de Dicle’nin doğduğu yer olan Birkleyn Mağaraları, suyun kaynayarak yerin altından akıp doğal bir tünel oluşturduktan sonra yeryüzüne çıktığı noktaya Birklyen ya da Dicle Tüneli adı verilmiştir. Suyun kaybolduğu noktaya dünyanın bittiği yer olarak nitelendirilmiştir. Pilinius ise bu geçidi ölülerin yer altına dünyasına geçtiği yer olarak nitelendirmiştir.
Paralel olarak uzanan kayalığın içinde üç adet mağaralara bulunuyor. Birkleyn Suyu’nun bulunduğu güney taraftaki mağarada M.Ö. 1114-1076 yıllarında Asur Kralı I. Tiglatpileser ve M.Ö. 859-828 yıllarında ise III. Salmanassar ait 3 kabartma ve 5 çivi yazıtlı kitabe bulunuyor. Mağaralar değil Türkiye’nin tüm Orta Doğu’daki en güzel doğal ve tarihi güzellikleri arasında eşi benzeri olmayan bir yerdir. 900 metre uzunluğundaki Birkleyn Mağaraları’nı ziyaret ettiğinizde atmosferinden etkileneceksiniz.
21) Dicle Nehri
Diyarbakır Akçayurt Köyü içerisinde, Kara Deresi ve Aktoprak Çayı’nın kavuştuğu noktadan başlayan akarsuya Dicle Nehri adı verilmiştir. Tarihte çok kez savaşa tanıklık eden Mezopotamya’yı meydana getiren iki nehirden bir tanesi olan Dicle Nehri’nin ömrü, Basra Körfezi’nde son bulur. Kuşkusuz Orta Doğu’nun yaşam kaynağı olan nehir, Türkiye’nin de oldukça önemli bir nehridir. Elazığ, Diyarbakır, Batman, Mardin illerine uğrayarak Türkiye-Suriye sınırlarına doğru ilerler ve oradan Türkiye-Irak-Suriye sınır üçgeninin yer aldığı noktadan Irak’a geçiş yapar.
Türkiye sınırları içerisindeki uzulunluğu yaklaşık olarak 530 metre olup, debisi ise 1014 metreküptür. Türkiye sınırlarını terk eden Dicle, Musul, Tikrit, Samarra, Bağdat, Kut, Amarah’ı da geçtikten sonra Fırat Nehri ile birleşerek Basra Körfezi’ne dökülüyor. Birleşen bu bölgeye ise Şattülarab deniyor. Dicle ve Fırat Nehri arasında yer alan Mezopotamya’ya adeta can verip, topraklarını bereketli kılmıştır. Bu sebeple de haliyle pek çok uygarlık tarafından vazgeçilemez bir yer haline gelmiştir. Hal böyle olunca da burada yaşam sürmüş olan; Sümerler-İdigna, Elamlar-Tigira, Yunanlar-Tigris, Akatlar-İdiklat, İbraniler-Hiddikel, Süryaniler-Diklat, son olarak Türkler ise Dicle ismini vermiştir.
22) Çermik Kaplıcaları
Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde yer alan Çermik Kaplıcaları’nın, deri hastalıkları, felç ve romatizma hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Aynı şekilde burada bulunan Belkıs Hamamı ise çocuk sahibi olmak isteyen kadınların yoğunluk olarak geldikleri bir yerdir. Okudukları özel bir dua ile yıkanan kadınların çocuk sahibi olacaklarına dair inançları vardır.
Taşıdığı nitelik açısından İtalya’da bulunan kaplıcalardan sonra dünyada ikinci olan Çermik Kaplıcaları, sağlık bakanlığınca yapılan incelemeler neticesinde kaplıcaların 48 derece sıcaklığında olup kükürt elementi ve radyoaktif kaplıca suyu niteliği taşımaktadır. En önemli özelliği ise su birleşimlerinin içerisinde bromür iyonu ve iyodür olmasıdır.Belediye tarafından işletilen kaplıcalar, Büyük Paşa ve Küçük Paşa adındaki iki tarihi hamamdan ve bir de “Özel Aile Kabinleri” olarak beş binası ile misafirlerine hizmet vermektedir. Etrafından çok sayıda otel ve pansiyon bulunuyor olup, 800 yatak kapasitesine sahiptir.
Suyun içerisinde; sodyum, bikarbonat kloru, sülfat, iyot, bromür, iyodür ve kükürt elementlerini bulundurması sebebiyle Türkiye’nin en zengin kaplıca suyuna sahiptir. Ph değeri 7.6 olup, sıcaklığı ise 4 dereceyi bulmaktadır. Banyo ve içme için uygun değildir. Yılın her ayı faaliyet gösteren kaplıcalara eğer tedavi amaçlı geliyorsanız haziran ve eylül aylarını tercih etmelisiniz. Diyarbakır’a ise 90 kilometre mesafededir. Dört bir tarafı yüksekler ile çevrelenmiş olan bölgede karasal ikim hakimdir. Yöresel halkı
Kaplıcalar için anlatılan efsaneye göre; Güney Doğu Anadolu’ya hakim olan Acem Kralı’nın güzel kızı Melike Belkıs, hastalanmış ve vücudunda yaralar çıkmaya başlamıştır. Dönemin hekimleri, bu güzel kızı tedavi etmeyi çok istese ve çabalasalar da bunu bir türlü başaramamışlar. Hastalık gittikçe ilerlemiş ve kızın vücudunu kurtlar sarmıştır. Vücudundan pis kokular gelen kız artık saraya giremez duruma gelmiştir.
Bu duruma son derece rahatsız olan kral babası yanına birkaç muhafızını vererek kızını bir ormana bıraktırmıştır. Ormanda gezen Melise Belkıs, bu kaplıcaları keşfetmiş ve yorgunluğunu atmak adına ayaklarını bu sıcak suyun içerisinde sokmuştur. Belirli bir süre sonra suyun değdiği yerlerin iyileştiğini gören kız suya girerek yıkanmış ve eski sağlıklı günlerine geri dönmüştür. Muhafızlar saraya haber etmiş ve kral bu sıcak suyun olduğu yere Büyük Paşa adı verilen kaplıcanın üstüne hamam yaptırmıştır.
Anlatılan bu hikayeye bakılırsa kaplıcanın Arapların Çermik’i fethetmesinden önce yapıldığı düşünülmektedir. Suyun kaynağı, eskiden beri varlığı bilinen ve bir dönem kuruyan Yukarı Dicle ve Fırat Bölgesi’nin yerli kaynağı olduğu biliniyor. Bu bilgi ise Amildi Mar-Yeşuva’nın “Vakayinamesi” nden öğrenilmiştir. İki bölümden oluşan Çermik Kaplıcaları, bugünkü Hamambaşı adını almış eski bilinen adıyla Kudret Hamamı Ortaçağ’dan itibaren kullanılmaktadır. Diğeri ise ilçe merkezindeki Saray Hamamı olup, 16. yüzyılda bölgede yaşayan Beyler tarafından yaptırılmıştır.
23) Ongözlü Köprü
Dicle Köprüsü, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde Dicle Nehri üzerinde yer alan tarihî bir köprüdür. On açıklığa sahip olduğu için yerel halkça On Gözlü Köprü olarak bilinirken eski Silvan yolu güzergâhında bulunduğundan bazı kaynaklarda ise Silvan Köprüsü olarak da geçer.