HATAY
1) Musa Ağacı
Musa Ağacı, Hatay yöresinde en fazla ziyaret edilen yer olup geçmişi oldukça köklüdür. 3 bin yıldır hayatta olduğu düşünülen ağaç, Hıdırbey Köyü’nün turizminin gelişmesine oldukça katkı sağlamaktadır. Anlatılan efsaneye göre denilen o ki; Hz. Hızır ve Hz. Musa ile beraber Musa Dağı’na çıkacaklarmış. Şuan ki ağacın bulunduğu noktaya gelirler. Bu esnada Hz. Musa çok susar ve bastonunu buraya bırakarak dereye su içmek için gider. Yola devam ederken bastonunu unuttuğunu fark ederek geri döner. Bir de ne görsünler bastonun bulunduğu yer yeşererek fidan haline gelmiştir. O günün ardından fidan büyüyerek bir ağaç olur ve Musa Ağacı olarak anılır. Şimdilerde yerli ve yabancı turistler tarafından sıklıkla ziyaret edilen bu yeri mutlaka görmelisiniz!
2) Eski Antakya Evleri
Asi Nehri ile Habib-i Neccar Dağı arasında konumlanan Kuruluş Caddesi ve etrafındaki bu evler, yaklaşık olarak 350’ye yakın sayıdadır. Bu yer eski Antakya Evleri olarak tanımlanmaktadır. Dar sokaklarda bütün evler birbiri ardına inşa edilmiş olup sokaklarda avlu duvarlarının arkasına gizlenmiş şekilde kendine has dünyaya sahiptirler.
3) İskenderun Körfezi
Hatay ve Adana şehirlerinin arasında bulunan en doğu nokta olan İskenderun Körfezi, kara ve deniz ulaşımlarının oldukça iyi düzeyde geliştiği bu yerde ticaretin önemi de büyüktür. İsmini bulunduğu İskenderun ilçesinde alan liman ise, Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki en en büyük üçüncü liman olma niteliğini taşımaktadır. Geçmiş dönemlerde Ortadoğu’da yaşanılan bunalımlar sebebiyle Beyrut eski önemini bir hayli yitirmiştir. Bu durumun neticesinde hem İskenderun Körfezi hem de çevresi epeyce değer kazanmıştır. Yolunuz buraya düştüğü takdirde burada tekne turlarına katılabilirsiniz.
4) Affan Kahvesi
Çarşıya yakın bir noktada bulunan Affan Mahallesi’ndeki aynı ismi taşıyan Affan Kahvesi fotoğraf çekmeyi sevenler için oldukça severek ziyaret ettikleri bir nokta haline gelmiştir. Tarihi bir binanın giriş katında yer alan kahvede Hatay’ın yöresel lezzetleri arasındaki “haytalı” ile de ziyaret edilmesi mühim olan yerler arasında bulunuyor.
5) Antakya Mozaik Müzesi
Mitolojik izlerini üzerinde bugün bile taşımaya devam eden eserler, ihtişamlı yıllarından günümüze kadar ulaşarak Antakya Mozaik Müzesi’nde yerini almıştır. Müzede sergilenen mozaiklerin gerek sayısı gerekse kalitesi yönünden dünyanın en zengin ikinci mozaik müzesi olarak nitelendirilmektedir. Mozaiklerin üzerilerine işlenen mitolojik simgeler, 1932 senesinde yapılmış olan kazıların sonucunda tekrardan gün yüzüne çıkarılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini görebilececeğimiz hamamlar, evler ve kiliselerin mozaikleri Samandağı, Antakya ve Harbiye’de varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler. Bunların yanı sıra heykellerde bulunuyor olup Güneş Tanrısı Apollon’un görkemli heykeli bunlar arasında en önemlisidir. Olimpos Tanrıları hakkında detaylı bilgiyi bu mozaiklere işlenen mitolojik konulardan edinerek ufkunuzu ve bilginizi genişletebilirsiniz.
6) İskenderun Deniz Müzesi
Ulu Önderimiz Atatürk’ün “Denizciliği Türk’ün Büyük Ülküsü Yapmak” sözünden hareketle açılan müze, İstanbul ve Çanakkale’den sonra açılan üçüncü deniz müzesi olma niteliğine sahiptir. 1930 senesinde malikane olarak yapılan bu bine 1942 senesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nca satın alınarak Karargah Binası ve Satınalma ve Muayene Komisyonu olarak kullanılmıştır. 2008 senesinde binanın müzeye dönüştürülmesine karar verilmiş olup ona uygun olarak restore edilmiş ve 2009 senesinde ise ihtişamlı bir tören eşliğinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç tarafından faaliyete açılmıştır.
7) Uzun Çarşı Caddesi
Cami, kilise ve havra üçlüsünün arasında kalan önemli bir hoşgörü merkezi olan Uzun Çarşı Caddesi’nin tarihi en az kent kadar eski olup geleneksel el işçiliğinden yemeklere giyimden teneke işçiliğine kadar her mesleğin icrasına burada rastlayabilirsiniz. Atatürk Heykeli’nin yer aldığı Belediye Meydanı’na kadar devam eden ediyor olup bağlandığı sokakla bir uyum oluşturmaktadır. Her bir sokak ayrı bir meslek grubuna ayrılmış durumda. Belirli iş kolları, farklı inanç ve kökenden gelen Antakyalılar tarafından sürdürülmeye devam etmektedir. Osmanlı Dönemi’nden lonca örgütlenmesini anımsatan bu iş bölümü ile gelen misafirler kunduracılar çarşısından çıkıp el işi çarşısına yönelebilir. Oradan tüccarlar çarşısına ve dokumacılar çarşısına geçebilirsiniz. Buraya gelmişken; nar ekşisi, biber salçası, domates salçası, kırma yeşil zeytin, tuzlu yoğurt, Antakya peynirleri (yassı, dil, örgü, çökelek), taze kekik almadan dönmeyin.
8) Asi Nehri
Antik Dönemde Orontes olarak bilinen Asi Nehri’nin toplamdaki uzunluğu 380 kilometre olup Türkiye sınırları içerisinden geçmektedir. Lübnan’daki Bekaa Vadisi’nden doğan nehir, özellikle Antakya çevresindeki tarım alanları için oldukça önemli bir yere sahiptir. Yer adlığı coğrafyada benzersiz bir parça haline gelen Asi Nehri, sahip olduğu manzara ile kendine hayran bırakıyor.
9) Yeni Şehir Köprüsü
Reyhanlı ilçesinin güneyinde Suriye sınırında konumlanan Yenişehir Nehri köprüsü, sandalları, etrafındaki okaliptüs, çınar ve selvi ağaçlarıyla adeta bir şelale görünümüne sahip olup bulunduğu ilçede sayfiye görevi görmektedir. Yaklaşık 60 yıla yakın bir zamandır sade mimari özellikler taşıyan ve restoranları, çay bahçeleri, gölün alt kenarındaki tarihi değirmeni ve hala işlemekte olan su kanalıyla, göl üzerine kurulan asma köprüsüyle, kavurucu Hatay sıcaklarını unutturma konusunda iddialı çöl ikliminin dikenli tellerle ayırdığı sınır ilçede cennetten bir köşedir.
10) Harbiye Şelaleleri
Hatay’ın ikonu haline gelen şelale, son zamanlarda ziyaret edenlerin hayallerini suya düşürmektedir. Birkaç sene önceki gürültü ve ihtişamla akan şelale günümüzde işletmelerim ticari amaçları uğruna ne yazık ki harap edilmiş durumda. Doğanın kucağına inşa edilen yapılar her ne kadar gölge güzelliğine gölge düşürse de mutlaka ziyaret edip geriye kalanları görmenizde fayda var.
11) Beşikli Mağarası
Roma Dönemi’ne ait olan ve tarihi eser olarak nitelendirilen Beşikli Mağarası’nı Titus Tüneli’ni ziyaret ettikten sonra keşfedebilirsiniz. Tarihim ve doğanın muhteşem birleşimine tanık olabileceğiniz bölgede Roma kralının ve halkın mezarlarını da görebilirsiniz.
12) Habibi Neccar Camisi
Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilmiştir. Bugünkü Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami olduğu kabul edilmektedir. Kurtuluş Caddesi'nde bulunan cami Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren bir Antakyalı'nın adını taşımaktadır. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçmektedir.
Rivayete göre, MS 40’lı yıllarda İsa’nın yardımcıları Antakya’ya gelip tanrının tek olduğunu anlatmaya çalıştıklarında onlara inananların başında bir marangoz (neccar) gelir. Neccar, Pagan inanışından vazgeçip onlara katılır. Ancak havarilerin yeni vaazları halkı öfkelendirir. Kral da havarileri hapse attırır. Bunun üzerine Antakya’ya yeni bir elçi, Şem’un Safa, gönderilir. Şem’un, mucizeleriyle kralı ikna eder ve arkadaşlarını kurtarır. Halk ise havarilere inanmamakta kararlıdır. Uğursuzluk getirdiklerini düşündükleri için onları taşlayarak öldürmeyi planlamaktadır. Habib-i Neccar öfkeli ahaliyi durdurmaya çalıştığı sırada öldürülür. Rivayet edilir ki kesilen başı, Lübnan Dağı’nın tepesinden, şimdi türbesi ve mezarının bulunduğu yere kadar yuvarlanır.
Cami, Memlük Hükümdarı Baybars zamanında eski bir tapınağın yerine yapılmıştır. Caminin kuzeydoğu köşesinde, yerin 4 metre altında Habib-Neccar’ın ve Şem’un Safa’nın, girişte ise Yuhanna ve Pavlos’un türbeleri bulunmaktadır. Etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Cami avlusunda bulunan şadırvan ise 19'uncu yüzyıl eseridir.
13) Saint Pierre Kilisesi
Antakya- Reyhanlı yolu üzerinde kente iki kilometre uzaklıkta Habib-i Neccar Dağı yakınında yer almaktadır. Doğal bir mağara olup eklemelerle kiliseye dönüştürülmüştür. Kesin inşa tarihi bilinmemekle birlikte; İsa’nın on iki havarisinden biri olan Aziz Petrus’un ilk vaaz verdiği yer olduğuna ve mağarada cemaatin ilk kez ‘Hıristiyan’ adını aldığına inanılmaktadır. Bu nedenle St. Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinir.
Mağara, Hıristiyanlığın Roma Devleti tarafından resmi din olarak kabil edilmesinden sonra yapılan eklemeler ile gotik tarzda bir kilise şeklini almıştır. Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesiyle Katolik inancının dünyaya yayılmasında bir merkez konumunu almıştır.
14) Antakya Kalesi Ve Surları
MÖ 300 yıllarında Büyük İskender’in generallerinden Seleucos I. Nikator tarafından kurulan Antakya Kalesi, dünyanın önemli yapıları arasında yer alır. Sırasıyla Seleukoslar, Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılarak zamanımıza kadar gelebilmiştir. 12 kilometre uzunluğunda olan surların 360 kuleden oluştuğu düşünülmektedir. Sayısız depremler ve savaşlar sonucunda çok harap olmuştur. Bugün ayakta kalan duvarların büyük bir kısmı MS 6'ncı yüzyılda Bizans İmparatoru Justianus tarafından yaptırılmıştır. Kale duvarları, Asi Nehri'nin kenarından başlayarak Silpius dağları arasında dolanıp, Küçükdalyan’da tekrar nehre kavuşmakta idi. Şimdi ancak Silpius dağı (Habib-i Neccar ) üzerindeki kısımları bulunmaktadır Kalenin, kuzeyde Halep Kapısı (St. Paul), doğuda Demir Kapı, güneyde Şam Kapısı, batıda Köprü Kapısı ve kuzeybatıda Köpek Kapısı olmak üzere toplam 5 kapısı vardır.
15) Arsuz
Amanos Dağları ile Akdeniz’in masmavi berrak suları arasında bir sahil bandında yer almaktadır.Arsuz ve çevresi eşsiz doğa güzellikleriyle, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle, yemyeşil yaylalarıyla, eğlence merkezleriyle, masmavi deniziyle her bütçeye uyan konaklama ve yeme içme tesisleriyle adeta cennet gibidir. Dört mevsimde de ayrı bir güzelliğe bürünen Hatay'ın incisi Arsuz'da yerli ve yabancı turistlerin gezmek, eğlenmek ve dinlenmek için aradığı tüm imkanlar mevcuttur. Keşfedilmemiş ideal bir tatil mekanı olan Arsuz ve çevresi, tarihiyle, güneşiyle, dağlarıyla, altın gibi kumsal plajlarıyla, yaylalarıyla, şırıl şırıl akan pınarlarıyla, av turizmine yönelik imkanlarıyla, nefis mutfağıyla turizme açıktır.
Arsuz; Akdeniz’in en güzel koylarından birinde denize kadar uzanan bir yarım ada üzerinde kurulmuştur. Tertemiz denizi ve incecik kumuyla bölgenin önemli bir turizm merkezidir. Ele geçen kalıntılardan ve yazılı kaynaklara göre Arsuz'un en parlak dönemini Romalılar döneminde yaşadığını açıklamaktadır. Ünlü tarihçi ve coğrafyacıStrabon’a göre; Arsuz Kilikya bölgesinin en önemli şehirlerinden birisiydi.Bir efsaneye göre; Antik dönemlerde Antioch olarak bilinen bugünkü Antakya kentinin kurucusu I. Seleucus Nicetor M.Ö. 300 yıllarında Arsuz’da karaya ayak basmış ve Demetrius’un kızı Stratonica ile burada evlenmiştir. Ortaçağda Port Bonel adıyla tanınan Rosun kentinden günümüze nekropol, antik yapı, mozaikler ve bazı yapı kalıntıları ulaşmıştır. Arsuz'un 8 km güneyindeki Sütunlü Liman Helenistik Dönem'e ait bir limanın kalıntılarıdır. Arsuz'un Merkezinde Mario Hanna adıyla bilinen kilise 1778 yılında yapılmış olup, 19. Yüzyılda restore edilmiştir. Zengin iç dekorasyonuyla, çan kulesiyle, hizmet alanı ve mezarlığıyla görenlerin ilgisini çekmektedir.
Gözcüleri geçip Hacıahmetli Köyü'nden sonra sola ayrılan 8 km’lik yol ziyaretçileri Meryem Ana’nın içinde yıkandığı ve Hristiyanlarca kutsal olarak kabul edilen Meryem Ana Havuzuna götürür, yöre halkı tarafından "Seydi" adıyla da bilinmektedir. Burada her yıl 14 Ağustos günü Hristiyan kardeşlerimiz dini bir tören yapmaktadırlar. Tamamen ağaçlı olup, nehir ve kaynak suların meydana getirdiği şarıltılar insanı adeta büyülemektedir. Arsuz ve çevresi lüks otelleriyle, pansiyonlarıyla, kafeleriyle ve lokantalarıyla turizme tamamen açıktır. Bu bakımdan turizm alanında bir çok aktiviteye uygun bir yerdir. Çok sayıda tarihi eser, kale, cami, kilise, ören yeri, plajları ile turizm cennetidir. Amanos (Nur) dağlarındaki yüksek alanlar doğa yürüyüşü (trakking), yamaç paraşütü, av turizmi, yayla turizmi için ideal bir yerdir. Deniz kenarında gün batımını deniz manzarası ile seyrederek yemek yenebilecek otantik restorantlar ve eğlence merkezleri vardır. Arsuz'da kamp yapılabilecek yerler ve tesisler de mevcuttur.
16) Payas Kalesi
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi’nin batı kısmında, kıyıdan 700 metre uzaklıkta, etrafı hendekle çevrili olan Payas Kalesi yer alır. Külliyeye çok yakın olan Payas Kalesi, fiziki konum itibariyle külliyenin doğu kanadındaki kervansarayın simetrik olarak dengeleyici unsuru gibi durmaktadır. Mimar Sinan’ın, külliyenin planını kaleyi de hesaba katarak tasarladığı ve kaleyi külliyenin bir parçası gibi değerlendirdiği anlaşılmaktadır.
Payas Kalesi ne amaçla yapılmıştır?
Sekiz kuleli Payas Kalesi, Haçlı seferleri sırasında Cenevizliler tarafından inşa ettirilmiş, Kudüs’e giden hacıların güvenliğini sağlamakla görevli Tapınak Şövalyeleri’nin kontrolü altında hizmet vermiştir. Payas Osmanlı hakimiyetine geçince Cenevizlilerden kalan kalenin temelleri dahi onarılmayacak durumda olması sebebiyle, planına sadık kalınarak yeniden yapılmıştır. Kıbrıs’ın fethinden sonra önemi artan Kale, Osmanlı Devleti için önemli bir üs olmuştur.
Payas Kalesi yapıldığı dönemde Sürre Alaylarını, ticaret kervanlarını ve Payas Limanını koruyan bir karakol ve ileri sefer karargâhı olarak hizmet vermiştir. Kalede, ortasında avlu, avlunun çevresinde alt katlarda depo ve koğuşlar, üst katlarda ise merdivenle çıkılan kule ve burçlar yer alır. Avlu ortasında bir mescit ve kışla yapısı bulunmaktadır. Payas Kalesi, fiziki konum itibariyle külliyenin doğu kanadındaki kervansarayın simetrik olarak dengeleyici unsurudur. Mimar Sinan’ın külliyenin planını kaleyi de hesaba katarak tasarladığı ve kaleyi külliyenin bir parçası gibi değerlendirdiği anlaşılmaktadır.
Payas Kalesi yapıldığı dönemde Sürre Alaylarını, ticaret kervanlarını koruyan bir karakol ve ileri sefer karargâhı olarak hizmet vermiştir. Vatan şairi Namık Kemal sürgüne gönderildiği Kıbrıs’a gitmek üzere bir süreliğine Payas Kalesinde tutulmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da karakol ve hapishane olarak kullanılmıştır.
17) Ortodoks Kilisesi
Antakya’da Hürriyet Caddesi’nde bulunan Ortodoks Kilisenin yapımına 1860’lı yıllarda başlanmış, ancak 1872 depreminde büyük hasar görerek yıkılmıştır. Üç Semavi Dininin birleştiği bir yer olarak bilinen Antakya’daki bu kilisenin yapımına XIX. yüzyılın sonlarında başlanmış ve 1900’de ibadete açılmıştır. Dikdörtgen plânlı bir kilise olup, sağında çan kulesi bulunmaktadır. Avlusu revaklarla çevrilmiştir. Kilise günümüzde ibadete açıktır.
18) Katolik Kilisesi
Günümüzde halen kullanılmakta olan kilise, Kurtuluş caddesi, Kurtuluş sokakta yer almaktadır.
19) Hatay Şehir Müzesi
Hatay’da kazı çalışmaları 1932 yılında başlamıştır. 1932-1939 yıllarında Princeton Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalarla müzenin esas zenginliğini oluşturan mozaikler ortaya çıkartılmıştır. Bu zenginlikler merkezi Antakya’da olmak üzere Harbiye, Narlıca, Güzelburç, Samandağ ve çevresinde yapılan kazılar sonucu çıkartılan ve koleksiyonu tamamlayan mozaiklerdir. Antakya’da yürütülen 1932-1939 yılı kazı çalışmalarında çoğu Roma Dönemi'ne tarihlendirilen mimari ve diğer buluntular kentin zenginliğini ve ihtişamını ortaya sermiştir. Kazı çalışmaları başta Antakya Harbiye olmak üzere Samandağ’ da Seleuceia Pieria da sürdürülmüş ve kazılarda ortaya çıkan zengin mozaik eser koleksiyonu bugün dünyanın yaklaşık 20 müzesine ve özel koleksiyonlarına dağılmış durumdadır.
Kazılarda çıkan eserlerin tek yerde toplanması için başlayan çalışmanın ardından 1939 yılında tamamlanan Antakya Arkeoloji Müzesi, 23 Temmuz 1948 yılında Hatay’ın Anavatan'a katılışının 10'uncu yılında ziyaretçilere açılmıştır. Eski müze binasının ihtiyaçları karşılayamaması ve zengin koleksiyonun daha iyi sergilenmesi amacıyla; Hatay’da yeni yapılan müze tamamlanarak, Hatay Arkeoloji Müzesi olarak 28 Aralık 2014 tarihinde hizmete açılmıştır.
Eski müzenin Şehir Müzesi'ne dönüştürülmesi için, hazırlanan Teşhir Tanzim ile Rölöve ve Restorasyon projeleri, Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından eski Hatay Müzesi’nin restorasyonu tamamlanarak 27.08.2020 tarihinde hizmete açılmıştır.
MÜZEDE BULUNAN SALONLAR
Sergi Salonu 1 - Hatay’ın Tarihçesi, Genel Anlamda Hatay, Dinler,Bir aradalık temaları işlenmiştir.
Sergi Salonu 2 - Ticaret konusu teması işlenmiştir.
Sergi Salonu 3 - Üretim teması işlenmiştir.
Sergi Salonu 4 - Hatay Gündelik Hayat ve Giyim Kültürü, Hatay Evi Avlu Kültürü, Hatay Evi Hane Kültürü temaları işlenmiştir.
Sergi Salonu 5 - Hatay’ın Yemek Kültürü teması işlenmiştir. – Hatay Valiliği içinde bulunan Hatay Devlet Müzesi ek seri salonuna taşınarak gerekli düzenlemeler yapılmıştır.