ŞANLIURFA
1) Urfa Kalesi (Şanlıurfa Kalesi)
Urfa Kalesi, Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı Dambak Tepesi’nde yer alıyor ve bu tepenin tarihi geçmişi M.Ö 10 bin yılına kadar uzanıyor. M.Ö 2 bin yılında inşa edildiği bilinen kale, Romalılar tarafından yapılmıştır. Kale üzerindeki iki taş sütunun, Hz. İbrahim’in mancınık tekniği ile ateşe atılmasında kullanıldığı söyleniyor. Bu iki taş sütun ile doğudaki sütun üzerinde Süryanice bir kitabe yer alıyor.
Seleukoslar, Bizans ve İslam uygarlıklarına ait pek çok tarihi kalıntıyı himayesinde barındıran kale, Selçuklular ve Osmanlı Dönemleri’nde birçok kez tadilattan ve onarımdan geçmiştir. O dönemlerden günümüze kadar gelmeyi başaran kalede, beş adet kitabe bulunuyor. Biri Akkoyunlu biri Osmanlılara ait olduğu için rahatlıkla okunan bu kitabelerden diğeri okunamamaktadır. Balıklıgöl’ü de içerisine alıp harika manzarayı gözler önüne seren kalenin çevresinde ise, önemli iki mağara yer alıyor. Kaleyi ziyaret ettiğinizde, bu mağaraları da görmeyi düşünebilirsiniz.
2) Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
Şanlıurfa’da 1948 yılında bir müze açılma fikri oluşunca, mevcut eserler Atatürk İlkokulu’nun deposunda toplanmış. Müzenin kuruluşu adına ilk adım atılmış olup, devamında ise eserler Şehit Nusret İlkokulu’nun deposunda toplanmaya başlanmış. Ancak bu yerlerin müze için yeterli olmaması ve şehrin tarihi izlerini taşıyan zengin kültürel ve arkeolojik kalıntılarını sergileme ihtiyacı, yeni bir müze binasının inşa edilmesini sağlamış.
Şanlıurfa Merkez Şehitlik mevkiinde, müze binasının inşaatına 1956 yılında başlanmış olup, müze 1969 yılında ziyarete açılmış. Ancak bu müze binasının kapasitesi de şehrin zengin eserlerini sergilemeye yetmemiş. Son olarak 2015 yılında, üç katlı ve 34 bin metrekarelik bir alan üzerine yeni bir müze inşa edilmiş ve Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi hizmete açılmıştır.
Müze Hakkında!
Türkiye’nin en büyük müzesi olma özelliğini taşıyan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi içerisinde; 14 adet sergi salonu, 33 adet canlandırma alanı ve kazı eğitim alanı yer alıyor. Bunların dışında, sergileme alanı, yeme-içme salonları, ticari mekanlar, depo alanları, servis bölümü, fuaye, toplantı salonu, çocuk oyun alanı, kütüphane, laboratuvar, araştırma ve uzman odaları da bulunuyor. Neolitik Dönem Salonu, Paleolitik Dönem Salonu, Kalkolitik Dönem Salonu, Tunç Çağı Salonu, Demir Çağı Salonu, Helenistik-Roma-Doğa Roma Dönemi Salonu, İslami Dönem Salonu gibi bölümlerin yer aldığı müzede, eserler dönemlere göre teşhir ediliyor.
Dünyanın en eski tapınağı olan Göbeklitepe’ye ait eserlerin ve heykellerin sergilendiği müzede; leopar, yaban domuzları, leylek, tilki, ceylan, akrep, yılan ve kafası olmayan insan kabartmaları yer alıyor. Müzede sergilenen en önemli eserin ise Balıklıgöl Heykeli olduğunu belirtelim. Bunların yanı sıra müzede; Eros ve Psykhe Kabartması, Zafer Tanrıçası Nike, Göz İdolleri, Göbeklitepe Totem Dikmesi, Yılanlı Kafa, Taş Kase Parçası, Hz. İbrahim Dönemi Canlandırması, Sikke Seksiyonu gibi daha pek çok şeye rastlayabilirsiniz.
Ayrıca Asur, Babil ve Hitit Çağları’na ait taş eserler, Neolitik Dönem’e ait kesici aletler, taştan idoller ve kaplar, Kalkolitik Dönem’e ait pişmiş topraktan boyalı ve boyasız seramikler, mühürler, ölü gömme küpleri, fayanstan yapılma kolye taneleri, Eski Tunç Dönemi’ne ait pişmiş topraktan mühür baskılı küp parçalar, silindir ve damga mühürler, kap parçaları, hayvan figürleri, madeni eşyalar ve takılar yer alıyor. Tüm bunların dışında; yöreye ait giysiler, gümüş ve bronz takılar, el sanatlarına ait örnekler, oymalı ve kitabeli ahşap kapılar, el yazması Kuran-ı Kerim bulunuyor.
3) Haleplibahçe Mozaik Müzesi
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nin hemen yanında yer alan Haleplibahçe Mozaik Müzesi, Şanlıurfa Belediyesi tarafından yapılan alt yapı çalışmaları sırasında ortaya çıkmış. Daha sonra bu bölgede arkeolojik kazı çalışmaları yapılmış ve bölgenin altında mozaiklerle dolu Roma villaları olduğu anlaşılmış. Mozaiklerin bulunduğu alana inşa edilen müze, Roma villalarını da içine alacak şekilde ayarlanmış.
Çıkan mozaikler arasında Savaşçı Amazon Kraliçeleri’nin tasvirlerinin yer alması, bu müzeyi bir hayli önemli kılıyor. Çünkü bu mozaiklerin dünyanın hiçbir yerinde örneği yoktur! Ayrıca mozaiklerde kullanılan malzeme ve teknik ile dünyanın en değerli mozaikleri arasında gösterildiğini de söylemeden geçmeyelim. Amazon Kraliçeleri’nin yanı sıra görebileceğiniz bir diğer ünlü mozaik ise Orpheus mozaiğidir. Bu ikisi dışında Haleplibahçe Mozaik Müzesi, Şanlıurfa ve çevresinden elde edilen birçok mozaiğe de yer veriyor. Şanlıurfa gezilecek yerler listesine neden dahil etmeniz gerektiğinin önemini kavramış olmalısınız.
4) Şanlıurfa Mutfak Müzesi
Yıkılmaya yüz tutmuş Hacıbanlar Evi’ni, 2011 yılında Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi satın alarak restore ettirmiş ve bu tarihi evi Geleneksel Mutfak Müzesi’ne dönüştürmüş. Şanlıurfa’nın geçmişten günümüze kadar gelen mutfak malzemelerinin sergilendiği Şanlıurfa Mutfak Müzesi, beş odadan oluşuyor ve içerisinde iki su kuyusu ile geniş bir avlu yer alıyor. Tarihi Urfa evlerinin spesifik örneklerinden biri olan bu müzede; yörenin mutfak kültürüne ait objeler, geleneksel kıyafetler giyen mankenlerle canlandırılıyor. Aynı zamanda bu müzede, Urfa mutfağını bilen ev hanımları tarafından yemek kursları da veriliyor.
5) Şanlıurfa Kurtuluş Müzesi
Eski Devlet Hastanesi yakınında yer alan bina, 1903 yılında inşa edilmiştir. Mahmud Nedim Konağı olarak da bilinen bu bina, geniş bir alana yayılmış olup, haremlik ve selamlık bölümlerinden meydana gelmiştir. Ahşap oymacılığı ile ön plana çıkan konak, Avrupai tarzda inşa edilen ilk konak olmasıyla fazlasıyla dikkat çekiyor. Şanlıurfa, Kurtuluş Savaşı’nda Fransızlar tarafından işgal edildiği için, bu konakta Fransız karargahı olarak kullanılmış. Hatta bu dönemde yaşanan baskınlardan dolayı duvarlarda top ve kurşun izlerini hala görebilirsiniz.
Şanlıurfa Valiliği tarafından, 2005 yılında restore edilen konak, 2009 yılında Şanlıurfa Kurtuluş Müzesi olarak hizmete açılmıştır. İçerisinde; Şanlıurfa’nın düşman işgalinde kullandığı silahlar ve araç gereçler yer alıyor. Bununla birlikte savaşın kurtuluş hareketini başlatan on iki kişinin mumyalanmış resim heykelleri de sergileniyor. Ayrıca müzenin bir kısmı, Devlet Türk Halk Müziği Korosu’na aittir.
6) İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi
Şanlıurfa Belediyesi tarafından açılan Müzik Müzesi, oy çokluğuyla İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi’ne dönüştürüldü. 2011 yılında hizmete açılan İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi içerisinde, sanat hayatına devam eden ya da vefat eden sanatçıların resimleri, mumdan yapılmış heykellerle sergileniyor. Ayrıca geçmişten günümüze kadar gelen çalgı aletleri, sanatçıların fotoğrafları ve hayatını anlatan yazılar da yer alıyor. Sanatçıları daha yakından tanımanıza yardımcı olacak bu müzede, kulaklık takarak sanatçıların eserlerini de dinleyebiliyorsunuz.
7) Müslüm Gürses Müzesi
Mahmud Nedim Konağı içerisindeki bir bölümde kurulu olan Müslüm Gürses Müzesi, 2013 yılında faaliyet göstermeye başlamış. Müslüm Gürses’in doğum yeri olması ve üç yaşına kadar Halfeti’de yaşamasından dolayı, sanatçının anısına ithafen açılmıştır. İçerisinde; ünlü sanatçının kişisel eşyaları, kıyafetleri, kasetleri ve enstrümanları yer alıyor.
8) Göbeklitepe
Tarihteki en eski ve en büyük ibadet yeri olan Göbeklitepe, M.Ö 10 bin yılına kadar uzanan bir yapıya ev sahipliği yapıyor. Keşfedildiği tarihten günümüze gelene kadar yerli ve yabancı birçok turist tarafından yoğun ilgi gören Göbeklitepe, tarihin gizemli gerçeklerini ortaya çıkarıyor ve tekrar sorgulanmasını sağlıyor. Örencik Köyü’nde yer alan Göbeklitepe, Şanlıurfa’ya 20 km mesafede yer alıyor. Kolayca ulaşım sağlayabileceğiniz bir yer olan Göbeklitepe, mutlaka Şanlıurfa gezilecek yerler listenizde olmayı hak ediyor. Ayrıca Netflix’te yayınlanan ”Atiye” dizisinde de bu tarihi noktayı keşfedilmeniz mümkün. Ama bizim anlattığımız kadar olamaz, tabii ki!
Göbeklitepe Hakkında!
Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından yapılan kazı çalışmaları sonucunda, bölgenin Mısır piramitlerinden 7.500 yıl önce inşa edildiği ortaya çıkmıştır. Yerleşik hayata dair simgeler ve buğdayın ilk izlerine rastlanılan kalıntılar, o dönem hakkında önemli bilgiler açığa çıkarıyor ve elde edilen bu simgeler, çizimler, taşlar, heykeller, üç boyutlu oymalar pek çok arkeoloğun ilgisini çekiyor. Hatta tarih boyunca süregelen bu kazı çalışmalarındaki her yeni bir gelişme, dünya arkeoloji dünyasını ve bilim dergilerini oldukça etkiliyor.
Bu bölge ilk olarak, 1983 yılında tarlasını süren bir çiftçi tarafından keşfediliyor. Çiftli toprağın altında bulduğu oymalı taşı yetkililere bildiriyor ancak fazla önemsenmiyor ve değeri çok sonra anlaşılıyor. Şanlıurfa Müze Müdürlüğü tarafından 1995 yılında ise, tekrardan kazı çalışmaları başlatılıyor. Neolitik Dönem’de inşa edildiği tahmin edilen bölgedeki eserlerin oldukça geniş bir alana yayıldığını ve çok iyi bir şekilde korunduğunu belirtmeliyiz. Çünkü taşlardaki kabartmalar hala net olarak görülülüyor!
Mezopotamya olarak adlandırılan Göbeklitepe, yüzyıllar boyunca pek çok uygarlığın hem doğuşuna hem de çöküşüne tanıklık etmiştir. Bu sebepten dolayı kritik ve önemli bir nokta olarak kabul edilen bölge, üst üste dizilmiş taşlardan ve dev sütunlardan oluşuyor. Dini amaçlı yapılan bu T şeklindeki sütunların boyu 3-6 metre arasında olup, üzerinde insan ve hayvan figürleri bulunuyor. Tarihteki en eski tapınaklardan biri olan Göbeklitepe, aynı zamanda dünyanın en büyük tapınma merkezi olarak biliniyor. UNESCO tarafından 2011 yılında Dünya Miras Geçici Listesi’ne alınan Göbekllitepe’ye, kesinlikle uğramadan dönmemelisiniz.
Yapılan araştırmalar sonucunda buğdayın ilk olarak Göbeklitepe eteklerinde ortaya çıktığını… İnsanlığın ilk kez Urfa’da ekmek için değil de bira için tarıma başladığını… Tapınak kalıntılarındaki zeminlerin sıvıyı geçirmeyecek şekilde yapıldığını… Yapılan kazı çalışmaları sonucunda bölgenin ev olarak değil de anıtsal amaçlarla kullanıldığını…
9) Harran Evleri (Harran Kültür Evi)
Harran’ın en önemli mimari özelliği olan geleneksel evleri, hem yapı malzemesi hem de görüntüsü ile oldukça ilgi görüyor. Harran Evleri, bir diğer adıyla da bilinen Konik Kubbeli Evler, M.Ö 6 bin yıl öncesine kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahiptir. Mezopotamya, Ege ve Transkafkasya bölgelerinde kullanılan bu evlerin sıklıkla tercih edilmesinin nedeni, sıcak iklim koşullarıdır. Harran evlerinin içi son derece serin olmasına rağmen, kış aylarında yanan tek bir sobanın neredeyse 20 odayı birden ısıttığını söyleyebiliriz.
Bu bahsettiğimiz konu -yani kışın sıcak, yazın serin tutan yapısı- Harran evlerinin en önemliği özelliklerinden biridir. Tarih boyunca ayakta kalmayı başaran bu evlerin malzemesinde, gül yağı, toprak, saman ve yumurta akı kullanıldığını söylemeden geçemeyiz. Külah şeklini andıran bu evler, kare ya da dikdörtgen bir alt yapı üzerinde yer alıyor. Diğer önemli özelliklerinden biri de kubbelerinin tuğladan örülmüş olmasıdır. Bunun nedeni ise, bölgenin kurak olması ve dolayısıyla yapı malzemesinde ahşap malzeme kullanılamamasıdır.
Ayrıca Harran evlerinde yer alan her bir kümbetin bir odayı temsil ettiğini ve evlerdeki kubbe sayısının ailenin maddi durumu hakkında mesaj verdiğini eklemeliyiz. 1979 yılında arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak kabul edilen Harran Evleri, günümüzde ev olarak kullanılmıyor. Hatta koruma altına alınan Harran evlerinden biri restore edilmiş ve Harran Kültür Evi olarak hizmete açılmış. Hem yerli hem de yabancı pek çok turist tarafından ziyaret edilen bu bölge, yaklaşık 960 tane bu tip eve ev sahipliği yapıyor. Ancak hepsi tarihi değildir!
10) Tarihi Harran Üniversitesi
Tarihi Harran Üniversitesi, dünyadaki ilk üniversite olarak bilinse de, bunu destekleyici bir kanıt henüz bulunamamıştır. Ancak bazı kaynaklarda Müslümanlar’a ait ilk üniversite olarak geçtiğini söyleyebiliriz. Burada yer alan antik kalıntılar, Harran Üniversitesi’nden geri kalanlar olarak biliniyor. Gezi listenize burayı da ekleyin ve ilk üniversitenin tarihi kalıntılarının izlerini sürün! Aynı zamanda bu bölgede develere rastlayacağınızı da belirtelim.
11) Şuayb Antik Kenti (Şuayp Şehri)
Harran’a 45 km mesafede yer alan Şuayb Antik Kenti, Geç Roma Dönemi’e ait bir yerleşim yeridir. Güneydoğu’nun Efes’i olarak adlandırılmasını, Efes’i andıran mimarisine borçludur. Bir rivayete göre, Şuayb Peygamber’in burada yer alan bir mağarayı ev ve ibadethane olarak kullandığına inanılıyor. Hatta kentin ismi de buradan geliyor.
Bölgede yer alan mağara, günümüzde hala Şuayp Peygamber’in makamı olarak ziyaret ediliyor. Bu bölgede yapılan araştırmalara göre; Şuayp Şehri isminin Arapça’da ”Eski İnsan Şehri” anlamına geldiği ve şehrin içerisindeki evlerin Harran Ovası’nda yaşayan insanların yazlıkları olduğu ortaya çıkmış. Bu tipik Roma evlerini ve yüzlerce kaya mezarını, buraya geldiğinizde keşfedeceksiniz.
12) Soğmatar Antik Kenti
Şuayp Antik Kenti’nin 15 km uzağında yer alan Soğmatar Antik Kenti, Şanlıurfa merkezine 80 km, Harran’a ise 53 km mesafede bulunuyor. Yapılan araştırmalara göre; Roma Dönemi’nden kalma bir yer olan bu bölgenin, Abgar Krallığı zamanında Harranlıların Tektek Dağları bölgesinde, ay ve gezegen tanrıları için tapındıkları bir kutsal alan olduğu tespit edilmiş. Burada; Ay tanrısı Sin’e tapılan bir Pognon Mağarası, tanrı kabartmalarının ve zemine kazılmış yazıtların bulunduğu Kutsal Tepe, Anıt Mezar ve birçok kaya mezarı yer alıyor.
M.S 165 yıllarında İranlılar’ın Şanlıurfa’ya yaptığı saldırı sonucunda, halk tarafından sığınmak için kurulan Soğmatar Antik Kenti, İslam Dönemi’ne kadar kült merkezi özelliğini korumayı başarmış. İçerisinde bulunan bazı dinsel motiflerin, Şuayp Şehri’ndeki insanların burayı mezarlık ve ibadet yeri olarak kullandığı anlaşılmış. Antik kentte su ihtiyacını karşılamak için ana kayaya oyulmuş su kuyuları bulunuyor ve bu tarihi kuyunun Hz. Musa Kuyusu olduğu söyleniyor.
13) Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu
Orman Genel Müdürlüğü tarafından 1977 yılında kurulan Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu, kelaynakları görebileceğiniz Nil Vadisi ile birlikte dünyadaki iki yerden biridir. Yanlış avlanma ve yaşam alanlarının tahrip edilmesinden dolayı nesli tükenmekte olan kelaynaklar, burada belli bir yıla kadar üretilip doğaya salınıyor ve hayat akışlarına devam etmesi sağlanıyormuş. Ancak geriye sadece bir kelaynak dönünce, üretme istasyonu olarak devam etmeye başlamışlar. Kelaynaklar hakkında daha detaylı bilgi öğrenmek isterseniz, buraya gelebilirsiniz. Hem böylece yakından görme şansı da elde edebilirsiniz.
14) Tek Tek Dağları Milli Parkı
Şanlıurfa’nın güneybatısında yer alan Tek Tek Dağları Milli Parkı, 19.335 hektarlık bir alanı kapsıyor. 2007 yılında milli park olarak ilan edilen bu yer, flora ve fauna zenginliği, tarihi ve arkeolojik özellikleri ile muhteşem ötesi bir yerdir. Mezopotamya bölgesinde bulunan milli park, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipli yapmıştır. Bu sebepten dolayı da kültürel mirası bir hayli zengindir ve içerisinde manastır, yeraltı şehri, kilise ve mağara gibi birçok tarihi yapı vardır.
Özellikle en dikkat çeken yapıları arasında; Senem Mağara Manastırı, Şuayipşehri Harabeleri ve Soğmatar Antik Kenti yer alıyor. Bunların yanı sıra Soğmatar Antik Kenti’nde Sabizim ve Baştanrı Marilaha’nın merkezi olan bir ören yeri, kutsal sayılan Tanrı ve gezegenler adına kurban kesilen bir açık hava mabedi, Roma Dönemi’ne ait kaya mezarları bulunuyor. Bu arkeolojik ve tarihi değerlerin dışında, 272 bitki ve 172 hayvan türününde burada yer aldığını söyleyemeliyiz.
urizm açısından büyük bir öneme sahip olan Tek Tek Dağları Milli Parkı, tarihi ve arkeolojik değerlerinin yanı sıra piknik yapmak için de en ideal yerlerden biridir. Milli park alanında bulunan Menengiç bitkisi, görsel bir şölen sunması ile birlikte bu bitkiden yapılan kahve de sizi oldukça etkileyecek. Ayrıca parkın kuzeyinde Rüstem Dere ve küçük akarsuların açtığı kanyon vadiler de yer alıyor. Tipik bir kanyon vadi görünümünde olan Rüstem Dere Kanyon Vadisi, coğrafi açıdan parkın en dikkat çekici kısmıdır.
15) Balıklıgöl
Uzunluğu 150 metre, genişliği 30 metre, derinliği ise 2-5 metre olan Balıklıgöl, efsanelere konu olan sazan balıklarına ev sahipliği yapıyor. İçerisinde yer alan bu balıklara, halk tarafından saygı gösteriliyor ve yenilmiyor. Bir rivayete göre; Hz. İbrahim’in ateşe atıldıktan sonra bir mucize gerçekleştiğine ve bu mucizenin gerçekleştiği yerin Balıklıgöl ve çevresi olduğuna inanılıyor. Bu nedenle dini bayramlarda, Mevlit ve Kandil gecelerinde yoğun bir ilgiyle karşılaşıyor.
Balıklıgöl’de Hz. İbrahim’in doğduğu bir mağara yer alıyor ve bu mağaradan daha sonra bahsedeceğiz. Her dinden, her ülkeden ve her şehirden ziyaretçilerin akınına uğrayan bu mağarayı, Balıklıgöl’e geldiğinizde uğramayı unutmayın! Ayrıca mağaranın yanında Beddiüzaman Said Nursi’nin vefatından sonra ilk defnedildiği mezar da bulunuyor. Bunların yanı sıra, Balıklıgöl’de turlayabilir ya da balıkları besleyerek güzel aktivitelere imza atabilirsiniz.
16) Aynzeliha Gölü
Urfa Kalesi’nin hemen önünde yer alan Aynzeliha Gölü, yine Balıklıgöl gibi kutsal sayılıyor ve göldeki balıklar yenilmiyor. Bir rivayete göre; Hz. İbrahim ateşe atıldıktan sonra Nemrut’un kızı Zeliha, İbrahim’in dinine iman ettiğini babasına söyler. Bunun üzerine babası tarafından ateşe atılır ve Zeliha’nın düştüğü yerde bir göl oluşur. İşte böylece Aynzeliha Gölü adını alır.
Bir başka rivayete göre de; gölün Zeliha’nın göz yaşlarından oluştuğuna ve Arapça’da ”göz yaşı” anlamına gelen Aynzeliha adı verildiğine inanılıyor. Bu nedenle göl ve göldeki balıklar kutsal sayılıyor. Hatta balıklara dokunanların öleceğine veya başına bir iş geleceğine inanılıyor.
Gölün etrafındaki çay bahçelerinden birine oturup, tarihi dokuyu yakından hissedebilirsiniz. Bahar ve yaz aylarında çok fazla rağbet gören bu yerde, iki tane de kayık bulunuyor. İstediğiniz takdirde, kayıklarla küçük bir tura katılabilirsiniz.
17) Fırat Nehri
Güneybatı Asya’nın en uzun ırmağı olan Fırat Nehri, Erzincan, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa üzerinden geçiyor. Daha sonra Türkiye’den ayrılarak Suriye ve Irak üzerinden geçiyor ve Basra’da Dicle Nehri ile birleşerek Basra Körfezi’ne dökülüyor. Fırat Nehri üzerinde 5 adet baraj kuruludur ve bu barajlar Türkiye’nin en büyük barajlarıdır. Bunlar; Elazığ’da yer alan Keban Barajı, Diyarbakır’da yer alan Karakaya Barajı, Şanlıurfa’da yer alan Atatürk Barajı ve Birecik Barajı, Gaziantep’te yer alan Karkamış Barajı’dır.
18) Hz. İbrahim Mağarası
Şehirde en çok ilgi gören yerlerden biridir Hz. İbrahim Mağarası. Bir rivayete göre; Kral Nemrut bir rüya görür ve bu rüyayı müneccimlere anlatır. Müneccimlerin demesine göre, aynı yıl içerisinde doğacak bir çocuğun saltanatına son vereceğini söyler. Nemrut ise, bu duruma engel olmak için o yıl doğacak bütün erkek çocuklarının öldürülmesini emreder. Bunu duyan Hz. İbrahim’in annesi de gizlice bir mağaraya gider, saklanır ve orada doğum yapar. Tam 7 yıl bu mağarada gizlenir!
Hz. İbrahim’in doğduğuna inanılan bu mağarada, böylelikle Şanlıurfa’daki inanç turizminin kalbi sayılır. Ayrıca bu mağaranın bu kadar önemli olmasının bir diğer nedeni de, Hz. Muhammed’in sakalının bir telinin burada bulunuyor olmasıdır. Unutmadan, bu mağaradan çıkan suyun, zemzemden sonra en şifalı su olarak kabul edildiğini de ekleyelim.
19) Bazda Mağaraları
Harran’ın kuzeyinde yer alan ilçeye 19 km mesafede yer alan Bazda Mağaraları, 2 bin yıllık tarihi ve görüntüsüyle gelenleri hayrete düşürüyor. Roma Dönemi’nde inşa edildiği düşünülen Bazda Mağaraları, Albazdu, Elbazde ve Bozdağ Mağaraları olarak da adlandırılıyor. Bölgenin en önemli taş ocaklarından biri olan bu bölge, geniş bir alana yayılan dağın dış cephelerinde taş kesilmesinden dolayı büyük oyuklardan meydana gelmiştir.
Kayalara yazılmış Arapça kitabelere bakıldığında, taş ocağın 13. yüzyılda Abdurrahman el-Hakkari, Muhammet İbn-i Bakır ve Muhammed el-Uzzar gibi kişiler tarafından işletildiği ortaya çıkmış. Çevresinde yer alan Harran Surları, Şuayb Antik Kenti ve Han el-Barur Kervansarayı gibi tarihi yapılar, bu mağaradan alınan taşlardan inşa edilmiş. Bu sayede mağarada birçok sayıda meydan, tünel ve galeriler meydana gelmiş.
20) Takoran Vadisi
Atatürk Barajı yapıldıktan sonra ortaya çıkan Takoran Vadisi, Fırat Nehri’nin doğal güzelliğini gözler önüne seriyor. Uzunluğu 20 km olan vadi, Siverek ve Adıyaman’ın Gerger ilçeleri arasında uzanıyor. Her yıl pek çok ziyaretçiyi ağırlayan vadi çevresinde, birçok şelale ve mağara yer alıyor.
21) Harran
Suriye sınırına yakın bir yer olan Harran, Şanlıurfa’ya 44 km mesafede yer alıyor. Kuzey Mezopotamya’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan bölge, aynı zamanda dünyanın ilk bilim merkezlerinden biridir. Dünyanın ilk üniversitesinin burada inşa edilmesi, Harran’ın en önemli özelliğidir. M.Ö 2 binli yıllara dayanan tarihi geçmişi ile içerisinde birçok antik kalıntıyı barındıran Harran, Akdeniz ile Dicle Nehri çevresinde yer alan ovaların arasında konumlanıyor. Bu sebeple o dönemlerde en önemli ticaret merkezlerinden biri olmayı başarıyor.
İbrahim Peygamber’in yaşamının bir kısmını Harran’da geçirmesi ve İncil’de aynı ismi taşıyan bir kent olduğuna inanılmasından dolayı Harran, yerli ve yabancı birçok turist tarafından ziyaret ediliyor. Her dinden veya her ülkeden ziyaretçi akınına uğrayan Harran, doğunun en gizemli bölgelerinden biri olmayı hak ediyor.
Harran’a geldiğinizde; Harran Evleri, Şuayp Şehri, Soğmatar Antik Kenti, Bazda Mağaraları, Han el-Barur Kervansarayı, Tarihi Harran Üniversitesi, Harran Kalesi, Harran Ovası, Harran Höyüğü, Firdevs Camüharran Ulu Sin Cami ve Harran köylerini ziyaret etmeyi unutmayın
22) Halfeti
Güneydoğu’nun kayıp kenti ve ilk sakin şehri olan Halfeti, hem Şanlıurfa hem de Gaziantep için vazgeçilmez bir yerdir. Fırat Nehri’nin kenarında yer alan Halfeti, Gaziantep’teki Rumkale’nin oldukça yakınında konumlanıyor. Şanlıurfa’nın bir ilçesi olsa da, Gaziantep’ten çok daha kolay bir şekilde ulaşabileceğinizi de belirtelim. M.Ö 855 yılında Asurlular döneminde kurulan Halfeti, tarih boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu sebepten dolayı tarih açısından bakıldığında, çok zengin bir bölgedir. Bunun bir diğer nedeni de, Rumkale’ye yakınlığından dolayı bulunduğu konumdur.
Halfeti, Osmanlı Dönemin’de değerini kaybetmiş ve insanlar bölgeyi terk etmeye başlamış. Bunun üzerine 19. yüzyılda Fırat Nehri’nin karşı tarafına, yani bugünkü bulunduğu konuma, yeniden kurulmuştur. Belli bir zamana kadar verimli topraklara sahip olan Halfeti, 2000 yılında Birecik Barajı’nın açılmasıyla sular altında kalmış. Yerleşimin çoğu 60 metre kadar yükselen suyun altında kalınca, insanlar Halfeti’nin 17 km uzağında yer alan Karaotlak tarafına göç etmiş.
Böylece ”batık şehir” unvanını alan Halfeti, Güneydoğu’nun en büyük turizm değerlerinden biri olmayı başarıyor. Şanlıurfa ya da Gaziantep’ten gelen ziyaretçiler, Halfeti tekne turlarına katılarak hem batık şehrin bir bölümünü hem sular altında kalan Savaşan Köyü’nü, hem de Rumkale’ye uğrayabiliyor. Tekne turlarında Karaotlak yerleşim yerinde mola verip, yeme-içme ihtiyacınızı karşılayacak ve doya doya gezeceksiniz. Zaten turizm açısından, Karaotlak günden güne geliştirilmeye devam ediyor.
Güneydoğu Bölgesi’nin ilk sakin şehri seçilen Halfeti’ye geldiğinizde; eski Halfeti sokakları, Halfeti Ulu Cami, Halfeti Asma Köprü, Kantarma Mezrası Hanı’nı ziyaret etmelisiniz. Bunun yanı sıra tekne turlarına katılıp, Rumkale ve Savaşan Köyü’nü mutlaka görmelisiniz.